Şehir Detay
Türkiye’nin 81 ilinden 33 kod numarasıyla anılan, yüzölçümü yaklaşık 16.000 km2. ve 2010 yılı nüfus sayımına göre toplam 1.647.899 kişilik nüfusa sahip olan ve eski adı İÇEL olan MERSİN ili doğusunda Adana, batısında Antalya, kuzeyinde Niğde, Konya ve Karaman illeri, güneyinde ise Akdeniz ile çevrili olup, Taşlık Kilikya’nın tümünü ve Ovalık Kilikya’nın Berdan Çayı havzasını kaplar. İlde iç bölgelerle ulaşımı kolaylaştıran iki önemli geçit vardır. Bunlar; Sertavul Geçidi ve Gülek Boğazı’dır. Akdeniz ikliminin etkili olduğu kentte maki bitki örtüsü hâkimdir.
Mersin merkezi yeni ve modern bir liman şehridir. Büyük kentlerle demiryolu ve karayollarıyla ulaşım yapılırken, yabancı limanlarla da gemi seferleriyle bağlantılıdır. Yıl boyunca Mersin ile Gazimagosa arasında düzenli feribot seferleri vardır. Mersin’in modern bir kent olması nedeniyle, turistler burada kalmakta ve Mersin’i Kapadokya, Güney doğu Anadolu Batı Akdeniz ve Kıbrıs’a, geçiş merkezi olarak seçmektedirler. Çok sayıda Antik ören yerleri, denizi, narenciye bahçeleri ile çevrili yeşil doğası ve kültürel etkinlikleri ile büyük bir kültür ve turizm potansiyeline sahiptir.
Yapmadan Dönmeyin
a) Silifke'de Astım Mağarasına inmeden, Cennet-Cehennem Mağaralarını görmeden,
b) Tarsus'ta St. Paul Kuyusu, Eshab-ı Kefh, Kırkaşık Bedesteni, Makam Camii ve diğer tarihi eserleri görmeden,
c) Anamur'da Anemurium Harabeleri ve Mamure Kalesi, Mut’ta Alahan Manastırını,
d) Silifke'de Uzuncaburç’u, Erdemlide Elauissa-Sebaste(Ayaş) Ören yerini ve Kızkalesi'ni gezmeden,
e) Göksu'da rafting, Bolkar'da trekking, koylarında diving yapmadan,
f) Çamlıyayla, Gözne, Fındıkpınarı, Abanoz, Arslanköy yaylalarını görmeden,
g) Kızkalesi, Kapızlı, Anemurium ve diğer Plajlarında denize girmeden,
h) İlin meşhur tatlısı cezerye ve kerebici, özel kebap çeşidi tantuniyi tatmadan, şalgam içmeden,
i) Tarsus Şelalesinde saç kavurma ve fındık lahmacun,
j) Mersin Yat Baseni, Narlıkuyu ve Boğsak’da balık yemeden
k) Anamur ve Bozyazı'dan muz, Gülnar'dan pekmez, elma, Mut'tan kayısı, zeytin, Silifke'den çilek, nar, Çamlıyayla'dan üzüm sucuğu, Tarsus'tan üzüm almadan,
…Dönmeyin.
Müzeler ve Ören Yerleri
Nusrat Mayın Gemisi
Alman yapımı bu küçük dar tekne manevra kabiliyeti sayesinde halkımızın bağımsızlık savaşında önemli bir görev üstlenmiştir. Bu tekneyle düşman rotalarına yerleştirilen mayınlar İtilaf kuvvetlerinin önemli hasar görmesine, Kurtuluş Savaşımızın bizim lehimizde sonuçlanmasına büyük yarar sağlamıştır. Bu nedenle Mersin ziyaretleri sırasında muhakkak uğranması gereken bir mekândır.
Anamur Müzesi
Müzede etnografik ve arkeolojik eserler bölümü, kütüphane, fotoğrafhane, laboratuar, konservasyon ve sanat galerisi gibi üniteler bulunmaktadır. Her gün 08.00-12.00/13.00-16.45 saatlerinde ziyarete açıktır.
Mersin Müzesi
Kent merkezindeki Kültür Merkezi'nin doğu cephesindedir. Arkeolojik ve etnografik eserler üç ayrı salonda teşhir edilmektedir. Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-16.45 saatlerinde ziyarete açıktır.
Mersin Atatürk Evi ve Müzesi
Mersin Belediye binasının kuzeyinde, Atatürk Caddesi üzerindedir. 1917 yılında İsviçreli Krizmon tarafından yaptırılmış, daha sonra Tahinci ailesince satın alınan ev, 1980 yılında kamulaştırılmıştır. Atatürk 20 Ocak 1925 tarihinde eşi Latife hanımla birlikte Mersin'e geldiğinde bu evde 11 gün misafir edilmiştir. Pazartesi dışında her gün mesaî saatlerinde ziyarete açıktır.
Silifke Müzesi
Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-16.45 saatlerinde ziyarete açıktır.
Silifke Atatürk Evi ve Müzesi
Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-16.45 saatlerinde ziyarete açıktır.
Tarsus Müzesi
Tarsus Müzesi,1557 Yılında Ramazan oğullarından Kubat Paşa tarafından açık avlulu medrese olarak yaptırılan ve 1966 yılında restore edilen Kubat Paşa Medresesi’nde uzun süre hizmet vermiştir. Daha sonra Tarsus Kültür Merkezi bünyesinde düzenlenen bir binaya taşınan Müzedeki eserler Paleotik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Urartu, Grek, Roma, Bizans, Selçuklar, Osmanlı devletine aittir.
Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-16.45 saatlerinde ziyarete açıktır.
Yumuktepe
Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biridir. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi ve Roma Üniversitesi işbirliği ile hazırlanan "Yumuktepe Arkeolojik Kazısı" 1993 yılında uygulanmaya başlanmıştır. Yaklaşık 15 yıl sürecek kazı çalışmaları yaz aylarında sürdürülmektedir.
Soloi-Viranşehir: Mersin'in 14 km batısında, deniz kenarında bulunan Soloi antik kenti, MÖ 7. Yüzyılda Rodoslu koloniciler tarafından kurulmuş, kente güneş anlamına gelen Soloi adı verilmiştir.
Zephrium
Bu kente ait bilgiler çok azdır. Eski Halkevi(Günümüzdeki Kültür Merkezi) civarında yapılan temel kazılarında ve Çavuşlu Mahallesinde elde edilen bazı buluntular, eski Vilayet Konağı'nın ( Günümüzde Sağlık Müdürlüğü) yapımı sırasında ortaya çıkan horosan duvarlar, mermerden yapılmış sütun ve sütun başlıkları, Mersin Müzesi'nde bulunan mermer Aslan başı ile devşirilmiş bazı mimari yapı elemanları, antik Zephyrium kentine ait arkeolojik belgeleri oluştururlar.
Anchıale (Karaduvar)
Kalıntıları Mersin kentinin doğusunda olan bu antik yerleşim yeri için Strabon, Aristobulos'u kaynak göstererek, Asur Kralı Sardanapal'ın Tarsus ile birlikte Anchiale'yi bir gün içinde inşa ettiğini yazar.
Dikilitaş
Bekirde Köyünün güneyinde yüksekliği 15 metre, genişliği 4 metre, kalınlığı 2 metre olan bir dikilitaş vardır. Üzeri işlenmiş bulunan bu taşın MO. 7. Yüzyılda Yunanlıları yenen Asurluların bir zafer anıtı olduğu bilinmektedir.
Tiyatro
Günümüzde toprakla kaplı olan tiyatronun varlığı yapının moloz taşlarla örülen sırt duvarının oluşturduğu yarım daire biçimindeki kavisten anlaşılmaktadır.
Anıt Mezar: Kent merkezinde, büyük kesme kireç taşlarıyla yapılmış ve halk arasında "Dört Ayak" olarak bilinen anıt mezar, İlçenin en ilgi çeken antik yapısıdır. Kare planlı ayak üzerine baldahinli olarak oluşturulmuş pıramidal çatılı anıt mezar M.S. geç 2 veya 3 y.y.başlarına tarihlenmektedir.
Kelendis
Kim tarafından ne zaman kurulduğu hakkında kesin bigilere henüz ulaşılamamıştır. Kazılarda çıkan en eski seramik örnekleri ancak İ.Ö. 8. yüzyıl sonlarına ve 7. yüzyıla tarihlendirilmişlerdir. Geçmiş yıllarda önemli bir ticaret merkezi olarak kullanılmıştır. Kentte yapılan kazılarda tiyatro, liman ve nekropol alanına rastlanmıştır.
Nagidos
Kelenderis gibi bölgenin en eski kentlerinden biri olan Nagidos'un kalıntıları Bozyazı İlçesinde, kıyıya yakın bir tepe üzerindedir. Hakkında çok az bilgiye sahip olunan kentten günümüze ulaşan kalıntılar, bu tepenin zirvesine yakın yerdeki surlardan ibarettir.
Elaiussa-Sebaste (Ayaş) ve Korykos (Kizkalesi) Su İletim Sistemleri: Lamas Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü yerin 10 km. kadar güneybatısında bulunan Elaiussa Sebaste ile onun 6 km. güneybatısındaki Korykos antik şehirlerinin su iletim sistemleri, Roma ve Erken Bizans Dönemleri’ne tarihlenmektedir.
Elaiussa-Sebaste( Ayaş )
Erdemliye 20 km. uzaklıktaki Ayaş Beldesi’nin, Merdivenlikuyu Mevkii’nde yer almaktadır. İl merkezine olan uzaklığı 50 km.’ dir. Antik şehre ait ilginç anıtlardan birisi olan kayaya oyulmuş son derece büyük sarnıca inilen merdivenler nedeniyle Merdivenlikuyu adını almıştır.
Korykos (Kızkalesi)
Mersin’in 60 km. güneybatısında, Kızkalesi Beldesi’nde yer almaktadır. Mersin denince akla gelen en önemli yerlerdendir.Silifkeye olan uzaklığı ise 25 km. kadardır. Herodotos’a göre kent, Korykos (Gorgos?)adında Kıbrıslı bir prens tarafından kurulmuştur. Korykos adına ise İ.Ö. 1. yüzyıl başlarında Seleukos kralı IV. Anthiokos’un ölümünden sonra çıkan karışıklıklardan yararlanarak bağımsızlığını ilan ettiği sıradaki sikkelerin üzerinde rastlanmıştır. Kuzeydoğudan güneybatıya değin limanı da kapsayan, doğuda Elaiussa- Sebaste’ye, batıda Cennet-Cehenneme kadar uzanan bu yerleşimle ilgili en erken bilgiler Hellenistik Dönem’e aittir. Bu dönemde ana kaya üzerine kurulmuş poligonal örgülü duvar işçiliği taşıyan mekânlar görülebilmektedir. Bir müddet Mısırlılar’ın eline geçen Korykos, III. Anthiokos zamanında İ.Ö. 197 yılında Mısırlılar’dan geri alınmıştır.
İ.Ö. 80’de Roma egemenliği altına girmiş, İ.Ö. 20’de Kappadokia kralı Arkhelaos’un eline geçmiştir. Roma ve onu izleyen Bizans egemenliği sırasında büyük bir liman kenti olmuştur.
İ.Ö. 2. yüzyıldan beri bilinen bir Polis (şehir, kent) ,İ.S. 3. yüzyılda ise Sebaste’ye bağlanan bir Kome (köy) olmuştur. Daha sonra I. Shapur döneminde Sasaniler’in yıkımı ile karşı karşıya kalmıştır.
Bu dönemden sonra tekrar canlanan Korykos’un bu durumu daha çok anıtlarda gözlenmektedir. 5. yüzyılda Hierokles kente bir düzenleme getirmiştir. Böylece başkenti Tarsus olan Kilikia I’in kentleri arasında Korykos’ta yer almıştır. 479 yılında Korykos ve Sebaste’ye Isaurialılar hakim olur.
6. yüzyılda Antakya patrikliğine bağlı Tarsus’un altında yer alan Korykos, Tarsus’a bağlı bir piskoposluk, 1136-1394 yılları arasında da Latin başpiskoposluğu olmuştur. Tanınan piskopos isimleri arasında Germanus (İ.S.381), Salustios (431), Iohaninus ( 680-681-690) sayılabilir. Bir yazıda ise piskopos Indakos ( 516-518) ismine rastlanmıştır. Korykos’ta 5. ve 6. yüzyıllara tarihlenen çok sayıda yazıt bulunmaktadır. Bu yazıtlarda hem mesleklere ait bilgiler hem de Hıristiyan olduklarına dair bilgiler edinilebilmektedir. Bu yazıtlardan yine Kızkalesi’nin önemli bir liman olduğu, burada çalışan işçilerin varlığı, onların zaman zaman komşu Korasion’a giderek ticaret yaptıkları anlaşılmaktadır. Korykos 690-91 yıllarında hala Kilikia I Eyaletine bağlıdır. 7. yüzyıl başında Sasani, yüzyıl sonunda ise Araplar’ın eline geçmiştir. 9-10. yüzyıllarda Seleukeia Tema’sına ait olmuştur. Adı 10. yüzyılda Arap initerarı içerisinde Korasion’la birlikte, “Qurqos” olarak geçmektedir.
1099 yılında gelişmelerin yeniden başladığı gözlenmektedir. Bu yılda İmparator I. Alexion, Mimar Megas Drungarios Eustatias’a karadaki kaleyi yaptırmıştır. Aynı mimar Silifke Kalesi’nide yapmıştır. Her iki kalede İstanbul’dan kutsal topraklara deniz yolu ile gitmek isteyenler için birer konaklama yeri olarak kullanılmıştır. 12.yüzyılın başlarında Küçük Ermeni prensi I. Constantin buraya hakim olmuştur. 1137’de tekrar Bizanslılar’ın eline geçmiştir. 1163 yılında tekrar Küçük Ermeni Krallığı olur. 1191 yılında Fransa kralı Philip Hac’dan dönerken buraya uğramıştır. Korykos’ta 1267 yılında Cenevizliler’in bir ticaret gemisi saldırıya uğrayınca Ermeni Krallığı ile Cenevizlilerin arası açılmış 1271’de tekrar iyişleşme görülmüştür. 1275 yılında Memlük sultanı Baybars döneminde safranın üretildiği bir yer olarak da çok önemlidir.
Hetum hanedanından Korykos’un son beyi Osin 1329 yılında öldürülünce IV. Leon’un egemenliğine girmiştir. Bu da öldükten sonra 1361’de bir ara Karamanoğulları’nın baskısıyla karşılaşan Korykos halkı Kıbrıs Krallığı’ndan yardım istemiş ve Kıbrıs’ın himayesine girmiştir. 1375’te Kıbrıs’ta bulunan Lusignanlar her zaman Korykos bağlantılı olmuşlardır. 1448’te de Karamanoğlu II. İbrahim tarafından fetih edilmiş, 1473-74’de Osmanlıların eline geçmiş ve zamanla önemini kaybetmiştir. Cem Sultan 1482 yılında Temmuz ayında Rodos şövalyelerinin yolladığı gemiye binmeden önce Mersin’den buraya gelmiş, Kızkalesi’nde kalmış, Anamur üzerinden de İtalya’ya gitmiştir.
Kanlıdivane
Erdemli’ye 17 km. uzaklıktaki Yemişkumu Mahallesi’nden kuzeye sapan 3 km.’lik yolla ulaşılmaktadır. Yerleşim büyük bir obruğun etrafında ve kuzeyinde kurulmuştur. Halk arasında da suçluların obruk içerisine bırakılıp buradaki arslanlara parçalatılmasından dolayı bu adı aldığı anlatılmaktadır.
Alahan Manastırı
İlçe merkezinin 20 km. kuzeyinde 1300 m. yüksekliktedir. Daha önceleri Kocakale’de denilen bu yere Alacahan Manastırı da denilmektedir. Doğu-batı yönünde uzanan bir teras üzerinde yer almaktadır. Yapılar alanın kuzeyinde yer alan kaya kütlesine yaslanmışlardır. Kiliseye giden yolun sol tarafında kaya içine oyulmuş mezarlardan bir tanesinde lahdin dış yüzünde bulunan yazıttan hareketle ve aynı sırada başka bir mezarın kayadan oyulmuş arcosoliumunun dip duvarında boya ile yazılmış diğer yazıttan da anlaşıldığı üzere Rahip Tarasis tarafından yaptırıldığı veya hepsi olmasa da yapılmaya başlanıldığı düşünülmektedir. Burada bulunan sütun başlıkları da üsluplarına göre 5. ve 6. yüzyıllara tarihlendirilmektedirler. Yine burada yapılan kazılarda 4, 5 ve 6. yüzyıllara ait sikkeler bulunmuştur. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda Alahan Manastırı 5 ve 6. yüzyıllara tarihlenmiştir.
Al Oda
Alahan Manastırı’nın 3 km. kuzeybatısındadır. Alahan Manastırı’ndan çıkıp Karaman’a doğru yol alırken solda kule görünümlü bir kaya mezarına rastlanır. Bu mezardan sola dönülür ve aşağıya doğru meyilli olarak inilmeye başlanır. Al Oda olarak adlandırılan kısım bir kaya kilisesidir ancak burada bir de manastır kompleksi yer almaktadır. Manastır olacak bölüm ile kilise bölümü derin bir uçurum ile ikiye ayrılmıştır. Ayrıca Geçimli Köyü’ne giden yol da bu uçurumun eteklerinden geçmektedir. Kilise büyük bir mağaranın şekillendirilmesi sonucu yapılmıştır.
Adrassus (Balabolu)
Mut’un 42 km. batısında yer alan Yalnızcabağ Köyü’nün 9 km. kuzeybatısındadır. Değirmen Mevkii yönüne giderken yolun solunda bulunan tepede akropolü, bu tepenin kuzeybatısında ve yolun sağında da nekropol alanı bulunmaktadır. Üzerinde yer aldığı tepenin adı Balapoğlu-Balabolu olarak geçmektedir. Roma Dönemi’nde iskân gördüğü anlaşılan kent coğrafi ve stratejik önemi nedeniyle müstakil bir şehir olmuştur.
Roma Tapınağı
Şehir merkezinde bulunan ve doğu ile güney yanlarındaki sütun tabanlıkları orijinal şekilde korunmuş olan tapınağın uzun kenarında 14’er, kısa kenarında 8’er sütun bulunmaktaydı. Ancak, her biri 10 m boyundaki Korint başlıklı bu sütunlardan bugün sadece biri ayakta kalmış olup 3 tanesi de yıkılmış durumda yerdedir.1980 yılında Kültür Bakanlığı’nca başlatılan kazı çalışmaları aralıklarla devam etmektedir. İ.S. II. yy’da yapılmış olduğu anlaşılan tapınak V. yy’da planında önemli değişiklikler yapılarak kiliseye dönüştürülmüştür.
Cambazlı Kilisesi
Adamkayalar’dan sonra Hüseyinler Köyü’nden geçilip Cambazlı Köyü’ne varılır. Cambazlı’nın Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim merkezi olduğu Uzuncaburç (Diocaesarea) ve Ura (Olba) ile Kızkalesi (Corycus)’ne döşeme antik bir yolla bağlantılı olmasından ve günümüze kadar gelebilmiş zengin kalıntılarından anlaşılmaktadır. Burada, kaya mezarlarının yanı sıra birer küçük mabedi andıran anıtmezarlar, lahitler, sarnıç ve özellikle köyün girişinde bulunan kilise görülmeye değer tarihi kalıntılardır.
Aya Thekla Yer altı Kilisesi (Meryemlik)
Taşucu yolu üzerinde 4. Kilometreden sağa dönülüp bir km gidildiğinde Hıristiyanlığın en eski ve en önemli merkezlerinden biri olan Meryemlik’e varılır. Meryemlik’in tarihi Azize Thekla’nın buraya gelişi ile başlar.
İsa Peygamber’in havarilerinden St. Paul’ün vaazlarından etkilenen 17 yaşındaki Thekla kendini Hıristiyanlık dinine adar. St. Paul’ün bu değerli öğrencisi Konya ve Yalvaç’ta Hıristiyanlığı yaymak için propaganda yaparken paganların baskılarına maruz kalıp, öldürüleceğini öğrenince kaçıp Seleucia’ya gelir ve sonradan kiliseye çevrilen bir mağarada saklanır. Sığındığı mağaradan yöredeki insanlara çok tanrılı dine karşı Hıristiyanlık inancını yayarken mucizeler yaratarak hastaları da iyileştirir. Yine öldürüleceği bir sırada bu mağarada kaybolduğuna inanılır.
Aya Thekla’nın içinde yaşadığı mağara onun kayboluşundan sonra Hıristiyanlarca kutsal sayılmış; ta ki bu din İ.S. 312 yılında serbest bırakılıncaya kadar gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Bu mağara daha sonra IV. yy’da kiliseye dönüştürülmüştür.
Taşucu (Holmi)
Silifke - Antalya karayolunun 10. km. Taşucu’nun bulunduğu yerde İ.Ö. VII. yy’da kurulan eski Holmi kolonisinden bugüne hiçbir tarihi eser kalmamıştır. Holmi uzun süre varlığını sürdürmüş, ancak korsan saldırıları nedeniyle İ.Ö. IV. yüzyıldan sonra zayıflamaya başlamıştır. Büyük İskender’in komutanlarından ve Suriye Krallığı’nın kurucusu Selefkos Nikator şehrin bu zayıf durumunu fırsat bilerek kolayca ele geçirmiş; halkını da bugünkü Silifke’nin bulunduğu yere yerleştirmiştir.
Liman Kalesi
Taşucu - Antalya karayolunun hemen kenarında ve deniz kıyısındadır. Taşucu’na 7 km mesafedeki kale Osmanlı yapısı olup, XIV. yy’da inşa edilmiştir. Günümüze dek kalan az tahrip görmüş kalelerden biridir.
Kilikya Afrodisiası
Halk arasında Ovacık Yarımadası olarak bilinen, arkeoloji literatüründe Kilikya Afrodisiası diye geçen bu antik yerleşim merkezine Silifke - Anamur karayolunun 35. Kilometresinde güneye ayrılan tali bir yolla varılır. İ.Ö. XII. yy’da yapıldığı tahmin edilen ve toplam uzunluğu 4 kilometreye yaklaşan kiklopik sur duvarları ve burçlar görülebilen en eski kalıntılardır.
Antik kentin en önemli eseri St. Pantaleon Kilisesi’dir. İ.S. IV. yy’a ait kilisenin tabanı tamamen mozaikle kaplıdır. Geometrik şekiller, bitki ve kuş motifleriyle süslü mozaik taban oldukça iyi korunmuş durumdadır. Şövalye evleri, sarnıçlar ve nekropol görülebilecek diğer antik kalıntılardır.
Demircili Anıt Mezarları
Silifke - Uzuncaburç karayolunun 10. kilometresinde, antik Imbriogon şehrinin soylularına ait tek ve çift katlı anıtmezarlar vardır. Dört tanesi hemen yol kenarında bulunan anıtmezarlar İ.S. II. yy Roma dönemi kalıntılarıdır.
Uzuncaburç
Mersin’in en önemli ve en iyi korunmuş tarihi kalıntıları Silifke’nin 30 km kuzeyindeki Uzuncaburç beldesindedir. Helenistik çağda merkezi Uzuncaburç’un 4 km doğusundaki (ura) Olba Krallığı’nın ibadet yeri olan bugünkü Uzuncaburç yerleşim yeri, Roma döneminde, İ.S. 72 yılında İmparator Vespasianus zamanında Olba’dan ayrılarak Diocaesarea (Tanrı-İmparator Kenti) adıyla özerk, kendi adına para basabilen yeni bir site durumuna getirilmiştir. Diocaesarea’daki Zeus Tapınağı, burç ve piramit çatılı anıtmezar Selefkoslar, yani Helenistik; sütunlu cadde, tiyatro, tören kapısı, çeşme, Şans Tapınağı ve Zafer Kapısı Roma döneminden kalma yapılardır. V. yy’da Hıristiyanlığın yörede gelişmesi ile Zeus Tapınağı kiliseye dönüştürülmüş, ayrıca yeni kiliseler de yapılmıştır. Bizans döneminin ardından Anadolu Türkleri buraya şehrin sembolü olan yüksek burcun ismini vererek “Uzuncaburç” demişlerdir.
Sütunlu Cadde
Tiyatronun önünden geçen sütunlu cadde Zeus Tapınağı’nın yanında kent kapısından gelen diğer bir sütunlu cadde ile kesişir ve Şans Tapınağı’nda son bulur. İ.S. I. yy’dan kalma Sütunlu Cadde’deki sütunların hepsi yıkılmış ve mimari parçalarının çoğu yok olmuştur.
Tören Kapısı
İ.S. I. yy’dan kalma Tören Kapısı her biri 1 m çapında ve 7 m yüksekliğinde Korint başlıklı sütunlarla heybetli bir yapıdır. Sütun gövdelerinden çıkan konsollar üzerinde zamanında heykeller bulunmaktaydı. Yarısı yıkılmış olan Tören Kapısı’nın 5 sütunu ayaktadır.
Zeus Tapınağı
Tören Kapısı’ndan sonra antik çeşmeyi geçince sütunlu caddenin solunda bir avlu içerisindeki Zeus Tapınağı’nın Selefkos Nikator (İ.Ö. 312 - 295) tarafından yaptırılmış olduğu düşünülmektedir. Zeus Tapınağı, Anadolu’da dört bir yanı tek sıra 36 sütunla çevrili, Korint tarzında Peripteros planlı, en eski tapınaklardan biri olarak sanat tarihinde önemli bir yere sahiptir. Romalılar tarafından da kullanılan tapınak, Hristiyanlık döneminde, V. yy’da, önemli değişikliklerle kiliseye çevrilmiş; cella’sı yıkılıp sütunların araları örülmüş ve buralara kapılar konmuş, doğusundaki sütunlar kaldırılarak yerlerine apsis eklenmiştir.
Zeus Tapınağı iki bin seneyi aşkın yaşı ve bugünkü muhteşem görünümü ile geçen zamana meydan okurcasına hala ayakta durmaktadır.
Şans Tapınağı (Tychaeum)
Sütunlu caddenin bitimindeki Şans Tapınağı İ.S. I. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Bugün beşi ayakta olan, 6’şar m yüksekliğindeki yekpare granit 6 sütunun taşıdığı arşitravdaki kitabe, tapınağın kentin soylularından Oppius ile eşi Kyria tarafından yaptırılıp kente hediye edildiğini bildirmektedir.
Zafer Kapısı
Güney - kuzey yönündeki ikinci sütunlu yol üzerinde ve Zeus Tapınağı’nın kuzeyinde bulunan kapının ortasında bir büyük; yanlarında iki küçük kemerli girişi vardır.Anıtsal nitelikli kapının çeşitli yerlerindeki konsollarda vaktiyle heykel ve büstlerin yer aldığı anlaşılmaktadır. “Zafer Takı” görünümlü bu muhteşem yapı Zafer Kapısı olarak anılır.
Tiyatro
Roma İmparatorları Marcus Aurelius (161 - 180) ile Lucius Verus (161 - 169)’un birlikte yönetimleri sırasında yapılmış olduğu burada bulunan bir yazıttan anlaşılmaktadır
Helenistik Anıtmezar: Uzuncaburç beldesinin güneyindeki bir tepe üzerinde yapılmış olan anıtmezar.
Helenistik Yüksek Kule: Şehri çevreleyen surların kuzeydoğu kenarında bulunan 5 katlı kule 16 m X 13 m oturumunda ve 23 m yüksekliğinde olup yapımında hiç harç kullanılmamıştır. Her katı kendi içinde bölümlere ayrılmış olan kule, yöneticilerin yaşadığı bir mekân olduğu kadar, tehlike anında halkın sığındığı ve şehir hazinesinin korunduğu güvenli bir yer olarak ta kullanılmaktaydı. Kule kapısı üzerindeki yazıttan, İ.Ö. III. yüzyılın 2. Yarısında Tarkyares tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılan kule, geçirdiği yangın sonucu vali Petronius’un emriyle İ.S. III. yy solarında onarım görmüştür. Eski paraların üstünde amblem olarak kullanılan bu gözetleme ve barınma kulesi yüksek oluşu nedeniyle bugünkü beldenin ismine de kaynak olmuştur: Uzuncaburç.
Kiliseler
Hıristiyanlığın bölgeye gelmesiyle, V. yy’da Zeus Tapınağı’ndan dönüştürme kiliseden başka üç kilise daha yapılmıştır. Bunlar, kule yakınındaki Stefanos Kilisesi, nekropoldeki Mezarlık Kilisesi ve tiyatro yanındaki küçük bir kilisedir. Bunlardan çok az kalıntı mevcuttur.
Nekropol
Kentin kuzeyindeki bir vadinin her iki yamacına yayılmış olan nekropol sahası, hem Helenistik, hem Roma, hem de Bizans dönemlerinde kullanılmış olup kaya oyma çok sayıda mezar vardır.
Ura (Olba)
Uzuncaburç’un 4 km doğusundaki Ura, Helenistik dönemde Olba Krallığı’nın merkezi ve önemli bir ticaret şehri idi. Bir tepenin üzerinde kurulmuş bulunan antik kentten günümüze kadar gelebilmiş kalıntılar arsında çeşme binası, su kemeri, evler, tiyatro ve nekropol bulunmaktadır.
Eski Cami-St. Paul Kilisesi
Çarşıbaşındaki Kilisenin 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir. Roma sitilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları ile dikkat çekicidir. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir. . Bazı kaynaklarda Ortaçağın başlarına ait bir Ayasofya Kilisesinden söz edilir ve Papa'nın elçisi Mainz Piskoposu Konrad Von Wittelsbach'ın 6 Ocak 1198'de burada,Ruppenlerden l.Leon'u Ermeni Kralı olarak tanıdığı ve taç giydirmiş olduğu anlatılır.1704'de Tarsus'a gelen P.Lucas'da burada bir Grek ve bir Ermeni Kilisesinden söz ederek Ermeni kilisesinin Paulus'un kendisi tarafından inşa edildiğini belirtir.1851 yılında Tarsus'a gelen V.Langlois de bu kiliseyi ziyaret etmiştir. Roma stilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar,derin pencereleri ve kalın sütunları dikkat çekicidir.
Aziz Paulus
Hıristiyanlık dininde çok önemli biridir. Yahudi kökenli bir aileden gelen Paulus yâda Yahudi adı olan Saul M.S. 3 yılında Tarsus'da doğmuştur. Baba mesleği olan çadır bezi dokumacılığı yapmıştır. 13 yaşına doğru hahamlıkla ilgili öğrenim görmesi için Kudüs'e gönderildi. Doğduğu kent olan Tarsus'a döndüğünde çifte vatandaşlık hakkını elde etti yani hem Tarsus hem de Roma vatandaşı oldu. M.S.34'e doğru yeniden Kudüs'e gitti. Hıristiyanlık dinini yaymaya ve öğrenim görmeye devam etti. Bu arada Antakya'da Hıristiyanlık öncülerinden Barnabas ile Hıristiyanlık konusunda çalışmalar yapan Saul adını Roma adı olan Paulus ile değiştirdi. M.S.36 yılında hiç ummadığı bir anda İsa ile karşılaştı. Bu karşılaşma sonrasında İsa'nın yolunda ilerleyeceğini açıkladı. Hıristiyan inancının temel öğelerini öğrendi. Tarsus'a döndüğünde Hıristiyanlık çalışmalarına devam etti. Ve bir Hıristiyan topluluğu kurdu 43 yılında Barnabas'la yeniden karşılaşan Paulus Hıristiyanlığa inananları ziyaret için tekrar Kudüs'e gitti. Barnabas ile ayrılan Paulus ikinci dinsel görevine Silas ve Timetheos adlı din adamları ile devam etti. Suriye, Kilikya, Anadolu, Efes, Kayseri, Filibe, Selanik, Pire'ye gitti. Bazı söylentilere göre M.S.62 yılında serbest bırakıldığı, bazı söylentilere göre ise de M.S. 66'da idam edildiği söylenmektedir.
St. Paul Kuyusu
Tarsus İlçe Merkezinde, Kızılmurat Mahallesinde Cumhuriyet Alanının yaklaşık 300 m kadar kuzeyinde, eski Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede, öteden beri St.Paul'un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyu, St.Paulus Kuyusu olarak bilinir. Bu evin bahçesinde yakın zamana kadar yapılan küçük bir kazı çalışmasında bazı duvarlar ortaya çıkarılmıştır. St.Paulus'un Hıristyanlık için önemine bağlı olarak, bu kalıntıların ve kuyunun çok eskiden beri kutsal sayılması, kentte yakın zamana kadar yaşayan Hıristiyan cemaatinin inancının izleri olarak yorumlanmaktadır.
Gözlük Kule
Neolitik Çağda (İ.Ö. 5000) toprak tepe üzerinde kurulmuş en eski medeniyeti yaşamasıyla Anadolu kültürüne ışık tutan önemli yerleşim merkezlerinden biridir. İlk çağda Tarsus limanı olarak kullanılmıştır. Şehrin güneydoğusunda bugün park olarak ağaçlandırılmış 300 m. uzunluğunda ve 22 m. yüksekliğinde bir höyüktür.
Donuktaş
İlçenin, Tekke Mahalesinde bulunan Donuktaş İlçedeki anıtların en eskisi olarak bilinmektedir. Yapı özellikleri ile bir Roma mabedi olması muhtemeldir.
Altından Geçme (Roma Hamamı)
Roma İmparatorluk çağından kalma, Tarsus'un görkemli yapılarından olan Hamam kalıntısı İlçe merkezinde olup, Eski Cami'nin 50 m kuzeyinde yer almaktadır. Hamam kalın Horasan tabakaları, moloz taşlardan ve tuğlalardan yapılmıştır. Kalın duvarın içinde yer yer baca ve havalandırma künkleri ve duvar içinde tuğladan kör kemerler mevcuttur. Hamamın doğusundaki duvarlar kısmen sağlam olarak kalmış ve üstünü kubbeyle örtülü olduğu yarım kalan kubbe ayaklarından anlaşılmaktadır. M.S. 2-3. yy"a ait olduğu tahmin edilen yapının kuzey ve batı bölümleri tamamen yıkılmış, güney duvarında 3.5 m.genişlikte, 4 m yükseklikte delik açılmak suretiyle yol geçirilmiştir. Bu nedenle buraya halk tarafından altından geçme denilmektedir.
Kleopatra Kapısı (Deniz Kapısı)
Kleopatra Kapısı, Tarsus'un girişindedir. Bizans Döneminde inşa edilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu.Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus'u anlatırken bu kapı için İskele kapısı ismini takmıştır. Kapının yapımında Horasan harcı kullanılmıştır. Kapının kenarı at nalı şeklinde ve yerden yüksekliği 6.17 m, derinliği ise 6.18 m. dir. Tarsus'un 18. Yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli deniz kapısı kalmıştır.
Mısır'ın ünlü kraliçesi Kleopatra'nın sevgilisi Romalı General Antonius ile Tarsus'da buluşmak üzere geldiklerinde, o zamanın limanı olan Gözlü Kule'de büyük bir törenle karşılanmışlar ve Deniz Kapısından şehre geldiği söylenir. Bu nedenle Deniz Kapısına Kleopatra Kapısı da denir
Onur Yazısı (Yeni Hamam)
Yeni Hamam İlçemiz Merkezinde Ulu Camiinin yanında yer almaktadır. Hamamın giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1785 tarihinde yapılmış olduğu belirtilmektedir. Bu kitabenin onarım sonrası konulduğu sanılmaktadır. Hamam klasik Türk hamamlarının özelliğini taşımaktadır. Hamamda soyunma, ılıklık, sıcaklık külhan olmak üzere dört bölüm mevcuttur. Soyunma yeri beşik tonozla, ılıklık ve sıcaklık bölümü kubbe ile örtülüdür. Sekizgen planlı sıcaklık kısmında dört yanda eyvanlar ve bunlar arasında halvet odaları bulunmaktadır.
Justiniaus Köprüsü (Baç Köprüsü)
Modern Tarsus kentinin doğusunda bulunan Justiniaus köprüsüne halk tarafından eskiden şehre girişte alınan Bac Vergisinden dolayı Bac Köprüsü denilmektedir.
Adana-Ankara karayolunun Tarsus girişinde ve kuzeyindedir. Berdan (Tarsus) Çayı üzerindeki köprü, İ.S.VI. yüzyılda Bizans İmparatoru Justiniaus (İ.Ö.527-566) tarafından yaptırılmıştır. Birkaç kez ve en son olarak 1978 yılında restore edilmiştir.
Eski dönemlerde köprüden geçme paralı olduğundan bu köprüye vergi anlamına gelen Bac adı verilmiştir.
Tarsus Şelalesi ve Roma Mezarları
Tarsus İlçe Merkezinin kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çay'ı üzerindedir. Berdan nehrinin bu bölümünde nehir suyu 4-5 metrelik bir yükseklikten dökülerek şelale meydana getirmektedir. Romalılar döneminde şelalenin bulunduğu alan nekropol (mezarlık) olarak kullanılmıştır. Şelalenin bulunduğu alanda konalemera yapıya sahip kayalara oyularak yapılmış mezarlar nehrin akış yükseltisi altında ortaya çıkmasından sonra oldukça tahrip olmuş durumdadır.
Cumhuriyet Alanı Antik Kenti
Tarsus İlçesi Merkezinde çok katlı otopark projesi temel hafriyat çalışmaları esnasında zemin seviyesinin 5 m. altında antik bir yola tesadüf edilmiştir. 68 m.lik bölümü ortaya çıkarılan yolun genişliği 7 m. olup, poligonal teknikte bazalt taştan inşa edilmiştir. Yolun altında 1.70 m. yükseklikte, 70 cm. genişlikte orijinal kanalizasyon sistemi ve tali kanallarla, cadde kenarlarında konglemera taştan yağmur sularını toplayan kanallar mevcuttur. Antik yolun sağ tarafında sütunlu stilabot yer almaktadır. Roma döneminde yapıldığı tahmin edilen yolun Bizans ve İslami dönemlerde de kullanıldığı yapılan çalışmalardan anlaşılmıştır. Kazı çalışmaları devam etmektedir.
Roma Yapı Kalıntısı
Tarsus İlçesi Merkezi, Eski Ömerli Mahallesi, 875 ada, 101 parselde Milli Eğitim Bakanlığınca yaptırılmak istenen Barbaros Hayrettin Lisesi inşaatı hafriyat çalışmaları sırasında zeminden 3.30 m. alt seviyede açığa çıkan, Roma döneminde yapıldığı belirlenen yapı kalıntısı dikdörtgen planlı olup, beşik tonozludur. Kesme kalker taşından yapılma, sıvalı, doğu batı ekseninde olan koridorun uzunluğu 37.13 m. genişliği 3.30 m. dir. Doğu batı doğrultusunda uzanan koridorun kuzey cephesinde 8 kapı açıtı, güney cephesinde ise kazı sonucu açığa çıkarılan bir merdiven girişi, binaya girişi sağlayan ve içi temizlenen, duvarları freskli, zemini mozaikli oda ve 3 kapı açıtı bulunmaktadır. Doğu cephede de kemerli bir kapı açıtı bulunmaktadır. Roma yapısı Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.01.1998 gün ve 2951 sayılı kararı ile tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.
Sağlıklı Köyü Antik Yolu
Sağlıklı Köyü Tarsus'a 15 km. uzaklıkta olup, köyün yukarı dağlık kısmında ana kaya üzerinde taş levhalarla döşeli Roma yolu vardır. Roma yolu yüksek bir yerde olup, buradan Tarsus ve civarı sahile kadar görülebilmektedir. Yolun genişliği yaklaşık üç metredir. Ve 3 km. lik kısmı sağlam durumdadır. Yolun her iki tarafında bulunan korkuluk duvarı yol boyunca devam etmektedir. Yol güzergâhı üzerinde Roma ve Bizans devirlerine ait mezarlar ve yolla ilgili yazılı onarım kitabeleri bulunmaktadır. Söz konusu bu roma yolu üzerinde kemerli bir yapı vardır. Bu kapının zafer takı ve Kilikya sınırlarının başlangıç yeri olduğu veya sınır kapısı olarak yapıldığı tahmin edilmektedir. Tek sıra kesme taştan yapılan kapının genişliği 8.80 m, yüksekliği ise 5.20 m.dir.
Gülek Kalesi
Tarsus İlçesine bağlı Gülek Beldesinin kuzeydoğusunda yüksek kayalık dağ üzerindedir. Gülek Boğazına hâkim olan kale, oldukça düzgün taşlardan özenle yapılmıştır. Kalenin surları savunmaya zayıf noktalardan köşeli ve yuvarlak kulelerle takviye edilmiştir. Kaleye giriş, kemerli abidevi bir kapıdandır. Kale oldukça tahrip olmuş durumdadır.
Titipolis
Anamur'un batısında Ovabaşı köyü yolu üzerinde 5. km'de sağda, köy içinde ve kuzeyindeki hâkim tepeler üzerinde çok geniş bir alana yayılan Kalınören köyü kalıntılarının bulunduğu yere gelinir. George Evart Bean ve Terence Bruce Mitford 1964-1968 yılları arasında Kilikya'da yaptıkları incelemeleri sonucunda hazırladıkları Batı Kilikya'da bulunan antik yerleri gösteren haritaların da bugünkü Kalınören köyünün yerini TITIOPOLIS olarak işaretlemişlerdir. Ören yerinde Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerini içine alan kalıntılar yer alır.
Eski Anamur
Anamur İlçe merkezinin 6 km. güneybatısındadır. Kentin ne zaman kurulduğuna dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı gibi, Roma İmparatorluk Çağı öncesine giden kalıntılara da bu güne kadar henüz rastlanmamıştır. Kentin adı sadece bir liman listesinde geçtiği için, M.Ö. 4.y.y.da var olduğu bilinmektedir. Anemurium'un adının "rüzgârlı yer" anlamında kullanıldığı da antik kaynaklarca ifade edilir. 1.yüzyılda kentin çevresine ilk surların yapıldığı, bir süre Kommagene Kralı Antiochus'un (38-72) yönetimine bırakıldığı tarihi bilgiler arasındadır. Kıbrıs'a yakın olması nedeniyle, özellikle Romalılar zamanında bir ara istasyon konumunda olan Anemurium; aynı zamanda kara yoluyla Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germanskopolis ile bağlantılıydı. Böylece bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştur.
Anemurium
Anemurium 19. yüzyılda İngiliz Francis Beaufort'un Akdeniz'de yaptığı Keşifler sonucunda batı dünyasına tanıtılmıştır. 1960 yılında Toronto Üniversitesinden Elisabeth Alfoldi Rosenbaum tarafından kazılar başlatılmıştır. Daha sonra Kanada'lı Prof. James Russel tarafından kazılar ve diğer bilimsel çalışmalar sürdürülmüş 2000 yılında kazılara son verilmiştir.
Anemurium Necropol
Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri (akuaduct) dışında, Erken Hıristiyanlık dönemine ait birkaç kilise kalıntısı da saptanmıştır.
Müzede sergilenen Anemurium buluntularının en ilginç grubunu pişmiş toprak insan yüzlü yağ kandilleri oluşturur. Bunun dışında süs eşyalarından oluşan bronz ve kemikten yapılmış bazı mezar armağanları, Roma çağına ait olan tunçtan yapılmış tanrıça Athena biçimli bir kantar ağırlığı, Bizans çağına ait halk sanatını yansıtan çeşitli malzemelerden yapılmış objeler diğer önemli buluntular arasında yer alır.
Bezm-i Alem Valide Sultan Çeşmesi: Mersin kentinin en eski İslami yapısıdır. Eski Cami'nin güney batı köşesindedir. Üzerinde Sultan Abdulaziz'in tuğrası bulunan mermer kitabesine göre, Sultan Abdulaziz tarafından Sultan Abdulmecit'in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan adına 1861 yılında deniz kenarında yapılmıştır.
Kırkkaşık Bedesteni
Her dönem hareketli bir ticari ve siyasi merkez olan ve kültürlerin kesişme noktasında bulunan Tarsus’un en önemli tarihi yapılarından biri de Kırkkaşık Bedesteni’dir.
Tol Kervansarayı: Tol Kervansarayı Alanya karayolunun 22. kilometresinde, Demirören köyünde yer alır.Yapılış tarihini belirten herhangi bir yazıt bulunmamakla birlikte 14-15. yüzyıllara ait olmalıdır.
Akarca Hanı
Akarca mahallesinde Ak caminin karşısında yer alan yapı moloz ve kayan taşından inşa edilmiş olup, tek sahınlı ve tonoz örtülü bir yapıdır.
Altı Kapı Hanı
Anamur-Antalya karayolunda “Kharadrus”un kuzey batısındaki yaklaşık 800 m.'lik bir yolu izleyerek Altı Kapı Hanına ulaşılır. Yapı 14 - 1 5. yüzyıllara ait olmalıdır.
Sartavul Hanları: Karaman karayolunun Toros dağlarını aştığı en yüksek nokta olan Sartavulbeli'nin Mut tarafındadır. Mut' a 38 km. uzaklıktadır.
Yolcuların sıkıntılarını ve ölümle sonuçlanan kazaları önlemek için Sartavul Beli'nin Mut ve Karaman tarafında 5' er km. arayla Tonoz örtülü birer han yapılmıştır.
Halen; köylüler arasında kış günleri gidiş-gelişlerde ve herhangi bir arızaya uğrayan otobüs yolcuları bu hanlarda bulunmaktadır.
Camiler-Kiliseler
Eski Cami
Sultan Abdulmecit'in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan adına 1870 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, ahşap beşik çatılı, tek minareli cami 1901 yılında onarım görmüştür. 2008 yılında da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden restore edilmiştir.
Müftü Cami
Müftü deresinde Müftü köprüsünün yanındadır. Mersin'in eski camilerindendir. Müftü Emin Efendi tarafından 1884 yılında cami ve medrese olarak inşa edilmiştir.
Ulu Cami
1898 yılında Sultan II.Abdulhamit zamanında, Saydalı Abdulkadir Seydavi öncülüğünde halk tarafından yaptırılan eski Gümrük Meydanı'ndaki (Günümüzde Ulu Çarşı) Yeni Cami yıktırılmış, yerine büyük ve modern Ulu Cami inşa edilmiştir.
Avniye Cami
Minaresinin önceleri ahşap olması nedeniyle, Tahtalı Camii adıyla da bilinen yapı, Mahmut Şami-Sümen tarafından bağışlanan arsa üzerinde 1898 yılında inşa edilmiştir.
İtalyan Katolik Kilisesi: Sultan Abdulmecit tarafından 1853 yılında verilen bir fermana dayanılarak kilise mekânının inşaatına başlanmış ve yönetimi Capucins Rahiplerine verilmiştir. Günümüzde uray caddesi üzerinde bulunan saat kuleli kilise kompleksi, diğer birimleri ile 1898 yılında bitirilmiştir.
Arap Ortodoks Kilisesi
Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Arap Ortodoks Kilisesi, Mersin'in ilk sakinlerinden, Dimitri ve Taunus Nadir tarafından bağışlanan arsa üzerine 1878 yılında inşa edilmiştir. İbadete açıktır.
Hazreti Mikdat Cami
Ankara Kocatepe Camii'nden sonra, Cumhuriyet döneminin ikinci büyük cami Muğdat Semti'ndedir.
Alahan Manastırı
Evliya Çelebi'nin "Ustasının elinden yeni çıkmış gibi duruyor" diye anlattığı Alahan Manastırı, Mersin-Karaman karayolu üzerinde, Mut'un 20 km. kuzeyinde, Geçimli köyü civarındadır. 1300 m. yükseklikte ve Göksu Vadisine bakan dik bir yamaca oturtulmuştur.
Dağ Pazarı Kilisesi
Mut İlçesinin 35 km kuzey batısındadır Antik ismi Corapissus olan kentin antik yol üzerinde oluşu eski kente ayrı bir önem verildiğini göstermektedir. Antik kentte hayat ağacının kollarına asılmış çok sayıda hayvan ve geometri desenlerle bezenmiş taban mozaiği göze çarpar..
Kümbetler
Lalaağa Camisinin doğusunda iki türbe vardır. Üzeri konik çatı ile örtülü olduğundan bunlara kümbet demek daha doğru olur. Muntazam kesilmiş küfeki taşları ile yapılmış kümbetlerin birinde üç, diğerinde dört mezar vardır. Bunlardan biri Karaman oğullarından Musa Bey'e (Lalaağa)' ya aittir.
Lalaağa Cami
Karamanoğlu İbrahim Bey' in emirleri ile Lalaağa tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve tek kubbeli caminin son cemaat yeri, beş küçük kubbe ile örtülmüştür.
Dağ Cami
Mut'un 2 km güneybatısındadır. Selçuklular dönemine ait olduğu (11. yy. sonları) sanılmaktadır. Çevredeki devşirme taşlarla yapılmıştır.
Kızıl Minare
Rengi nedeniyle bu adı almıştır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle
birlikte Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır.
Nure Sofe Türbesi
1228 yılında Selçuk Sultanı 1. Alaüd'- din Keykubat tarafından Ermenek Kalesi civarına yerleştirilen Karamanoğlu Beyliğinin ilk tarihi şahsiyeti Nure Sofi'dir. Karaman adını verdiği oğluna beyliği devretmesinden sonra ömrünü Mut'ta geçirmiş ve ölümü üzerine Sinanlı nahiyesi Değirmenlik Yaylası (Yalnızcabağ köyü) 'ne gömülmüştür
Esbab-ı Kehf Cami
Tarsus'un kuzeybatısında 14 km. uzaklıkta Dedeler Köyündedir. Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen bu mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılır.
Eski Cami: Çarşıbaşındaki Kilisenin 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir.1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir.
Makamı-Danyal Cami
Cami, İlçe merkezindeki Kubat Paşa Medresesi’nin kuzeybatısında yer almaktadır. Tarsus Müzesi tarafından Makamı-ı Danyal Camii’nde yapılan kurtarma kazıları sonucunda camii içinde bulunan temsili mezarın altında, rivayetlerde anlatılan bir türbe yapısına ulaşılmıştır. 1857 yılında yapılan camiinin adı o dönemde yerin kutsallığına inanılmasından dolayı Makam-ı Danyal Camii olarak adlandırılmıştır.
Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanların saygı gösterdiği bir peygamber olan Danyal Peygamber’in yaşamıyla ilgili az yazılı kaynağın aksine, sözlü anlatım fazladır. Yüzyıllardır süregelen bu sözlü anlatımlardan yola çıkılarak Danyal Peygamber’in Tarsus’ta gömüldüğü halk tarafından kabul edilir.
Ulu Cami
Cami-i Nur adıyla anılan ve bulunduğu semte de Cami-Nur ismini veren bu cami, Tarsus merkezinde yer alan Türk-İslam sanatının önde gelen eseridir.1579 yılında Ramazanoğulları'ndan Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır.
Kubad Paşa Medresesi: Tarsus İlçesi Merkezi. Tabakhane Mahallesinde bulunmaktadır. 1970 yılından bu yana Tarsus Müze binası olarak kullanılmaktadır. Yapı Ramazanoğullarından Piri Paşa'nın kardeşi Kubad Paşa tarafından 1553 tarihinde medrese olarak inşa edilmiştir.
Bilal-i Habeş Makamı ve Mescidi
Bilal-i Habeşi Makamı ve Mescidi, Ulu Caminin güneybatı tarafında bulunmaktadır. Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V.)' in müezzini olan Bilal-i Habeşi'nin Hz. Ömer zamanında feth edilen yerleri ziyareti esnasında Tarsus'a geldiği, Kırkkaşık denilen yerde, yani şimdiki makamı ve mescidi bulunan yerde ezan okuyup, namaz kıldırdığı için 7. Yüzyılda makamı, 16.yüzyılda da mescidi inşa edilmiştir.
Mencek Baba Türbesi
Tarsus İlçesi Merkezi, Tekke Mahallesinde bulunmaktadır. Nakşibendî Şeyhlerinden Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Halk tarafından Mencek Baba diye adlandırılan türbeye ait kitabe, güneydeki giriş kapısının üzerinde yer alır.
Duatepe Türbesi
Tarsus İlçesi Merkezi, Kleopatra kapısının kuzeydoğusunda, Gözlükule Höyüğünün batı eteğinde Karamehmetler İlköğretim okulunun bahçesinde bulunmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında yapıldığı tahmin edilen türbe, taş yığma avlu içerisinde yer almaktadır
Mehmet Felah Türbesi
Tarsus İlçesi Merkezi, Adana Caddesi üzerinde bulunan Demirkapı Camiinin içerisinde yer almaktadır. Türbe Tarsus'u Ermenilerden alan Halep Saltanat Naibi Harzemli Seyfettin Timur'un şehit düşen kumandanı Felahoğlu Nureddin adına Osmanlı Padişahı II. Abdulhamit tarafından (1903 yılında) yaptırılmıştır.
Mamura Cami
Mamure Kalesinin batı avlusunda halen ibadete açık, onarım görmüş tek minareli tarihi bir cami bulunmaktadır.
Akcami
Karamanoğulları döneminde 1326 da yapılan cami, daha sonra yapılan yivli minaresi ile ilgi çekicidir. Karşısında Karamanoğullarından kalma bir han ve bir köprü bulunmaktadır.
Akarca mahallesinde merkezi planlı tamamen kesme taştan kubbeli bir camidir.
Kızıl Kilise
Anamur'un 8 km. kuzeyinde Kızılaliler köyü içerisinde yer alır.
Ören yeri içerisinde üç sahınlı bazilika görülür. Yapı 5,6. yüzyıl Isaura yapılarını çağrıştırır.
Alâeddin Cami
Roma köprüsünün karşısında bulunan cami, Selçuklu sultanlarından Alâeddin Keykubat döneminde yapıldığı için Alâeddin Camii adını almıştır. Şehrin tam merkezinde olduğu için Merkez Camisi olarak ta bilinir.
Reşadiye Camisi
Padişah Sultan Mehmet Reşat zamanında, Nüzhet Paşa tarafından 1912 yılında yaptırılmıştır.
Tevekkül Sultan Türbesi
Taşköprünün hemen yanındaki türbe hakkında yazılı herhangi bir kaynak bulunmamaktadır. Selçuklu hanedanlarından birine ait olduğu rivayet edilen mezarın üzerindeki çatı daha sonradan ilave edilmiştir.
Cambazlı Kilisesi
Adamkayalar’dan sonra Hüseyinler Köyü’nden geçilip Cambazlı Köyü’ne varılır. Cambazlı’nın helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim merkezi olduğu Uzuncaburç (Diocaesarea) ve Ura (Olba) ile Kızkalesi (Corycus)’ne döşeme antik bir yolla bağlantılı olmasından ve günümüze kadar gelebilmiş zengin kalıntılarından anlaşılmaktadır. Burada, kaya mezarlarının yanısıra birer küçük mabedi andıran anıtmezarlar, lahitler, sarnıç ve özellikle köyün girişinde bulunan kilise görülmeye değer tarihi kalıntılardır.
Paşa Türbesi
Ayaş- Korykos yolu üzerinde olan bir Selçuklu eseridir. Türbe 1220 yılında Aktaşoğlu Sinan Bey tarafından yaptırılmıştır.
Zeyne Türbesi
Gülnar'dan Mut'a giderken 26 'ncı km. de Zeyne (Sütlüce) Kasabasındadır. Geniş bir bahçe içerisinde inşa edilen ahşap çatı örtülü ve ahşap direkli ana geçit kısmına, zaman zaman mezar odalarına ilavesi ile meydana gelmiştir.
Bahçede ise mezarlar bulunmaktadır. Zeyne Türbesi olarak bilinen Şeyh Ali Semerkandi Türbesi, Beylikler dönemi eseridir.
Şeyh Ömer Türbesi
Gülnar İlçesi'ne bağlı Şeyh Ömer Köyündedir. Türbede Bahru'l-Ulum adlı Kur-an tefsirinin yazarı yatmaktadır.
Kale ve Hisarlar
Hebilli Kalesi
Mersin’in yaklaşık 18 km. kuzeydoğusundaki Hebilli Köyündedir. Komutan Kalah Habellieh tarafından yaptırılmıştır.
Gözne Kalesi
Mersin’in yaklaşık 29 km. kuzeyindeki Gözne beldesinden, 500 m.’lik stabilize bir yolla ulaşılan kale, 1085 m. yükseklikte sarp kayalıklar üzerinde yer alan iki yapıdan oluşmaktadır.
Sinap Kalesi
Mersin’in yaklaşık 29 km. kuzeyinde yer alan Gözne beldesinin 5 km
Karayolu
Mersin’den, karayolu ile Türkiye’nin her bölgesine ulaşım kolaylıkla sağlanmaktadır. Mersin Merkez ile diğer il Merkezlerine karayolu ile ulaşım mesafeleri ve Otobüs firma telefonları aşağıda gösterilmiştir.
Havayolu
Havayolu ulaşımı Mersin’e 67 km. mesafede olan Adana Şakirpaşa havaalanından sağlanmaktadır.
Denizyolu
K.K.T.C. ve yaz mevsiminde Suriye’nin Lazkiye şehri ile deniz ulaşımı sağlanmaktadır.
Demiryolu
Birçok kent merkezine demiryoluyla ulaşım mümkündür.
Mersin Valiliği
http://www.mersin.gov.tr/
Mersin Büyükşehir Belediyesi
http://www.mersin.bel.tr/
Mersin Emniyet Müdürlüğü
http://www.mersin.pol.tr/
En Çok İzlenenler